18 Ocak 2011 Salı

GELİŞİM EVRELERİ
            Gelişimi iki evreye ayırarak inceleyebiliriz. İnsanda doğum öncesi yaşam, “prenatal dönem”, 40+-2 hafta veya 9 ay 10 gün devam eder. Doğumdan sonraki evreye “prosnatal dönem” denir. Bu dönemleri kısaca belirtme istersek:

PRENATAL DÖNEM(DOĞUM ÖNCESİ DÖNEM):
  1. Ovum Evresi: Döllenme anından 2. haftanın sonuna kadar.
  2. Embriyo evresi: 3. haftadan 8. haftanın sonuna kadar.
  3. Fetus Evresi: 3. aydan doğuma kadar olan dönem.
Doğum öncesi gelişim üç dönemde incelenebilir.
- Zigot Dönemi ( Hücre-Dölüt)
- Embriyo Dönemi
- Fetüs Dönemi
 Zigot Dönemi ( Hücre-Dölüt)Döllenmeden başlayıp ikinci haftanın sonuna kadar olan döneme zigot dönemi denir.
Sperm tarafından döllenen yumurta hücresi hızla bölünerek çoğalmaya başlar.
zigot
Fotoğraf 1.1:Zigot
24-saatlik-zigot
Fotogra: 24 Saatlik Zigot

 3-gunluk-zigot
Fotograf: 3 Günlük Zigot
Bu olay, hücrelerin değişerek vücut dokularını ve organlarını oluşturmasındaki ilk aşamadır. Döllenmiş ve bölünmeye başlamış yumurta, fallop tüpünün de yardımıyla rahime kadar gelir ve rahim duvarına tutunur.
sekil-1-21
Şekil
rahime-gomulmus-yumurtaFotoğraf :Rahime gömülmüş yumurta
Büyüklüğü ancak bir toplu iğne başı kadar olan zigot, hayatının hiçbir döneminde ulaşamayacağı bir hızla büyüme ve gelişme gösterir.
Zigot üç tabakadan oluşur ve doğacak bebeğin çeşitli organları işte bu tabakalardan gelişir.
Dış tabaka (Endoderm); sinir sistemi, deri, tırnaklar, diş mineleri ve saçları oluşturacak tabakadır.
Orta tabaka (Mezoderm); Kaslar, kemikler, dolaşım sistemi ve böbreklerin oluştuğu tabakadır.
İç tabaka (Ektoderm); Sindirim ve solunum sistemleriyle salgı bezlerini oluşturur.
Embriyo Dönemi
Döllenmeden sonraki 3. haftanın başından, 8. haftanın sonuna kadar olan dönemi kapsar. Büyüklüğü bir yer fıstığı kadardır ve canlı yavaş yavaş şeklini almaya başlamıştır.
6-haftalik-embriyo
Foroğraf : 6 Haftalık embriyo
8-haftalik-embriyonun-ayaklari
Fotoğraf: 8 Haftalık embriyonun ayaklarıEmbriyo, amnios kesesi adı verilen ve onu dış etkilerden koruyan sıvı dolu bir torbacıkta yaşar. Embriyo henüz çok küçüktür ve etrafındaki amnios kesesi içindeki sıvı oldukça fazladır. Embriyo bu dönemde bacaklarını sallayarak amnios kesesi içinde yüzer. Bu nedenle anne embriyonun hareketlerini henüz duymaz.
Başta kalp, beyin, sinir sistemi olmak üzere insan vücudunu oluşturacak organlar şekillenmeye bu dönemde başlar. Bu sebeple embriyo döneminde anne sağlığının bozulması embriyoyu olumsuz yönde etkiler.
8. haftada bebeğin kalbinin atmaya başladığı düşünülmektedir ve bu canlanma zamanı olarak kabul edilir. Yasalara göre bu sınır, kürtajı aile planlaması için seçenlere çocuğu kürtaj ettirebilmesi için yasal sınır olarak belirlenmiştir.
 Fetüs DönemiGebeliğin 9. haftasından başlayarak doğuma kadar geçen süreye fetüs dönemi, bu dönemde anne karnındaki bebeğe de fetüs denir. Geçici organlar adı verilen plasenta ve göbek kordonu 3. ayda gelişimini tamamlar. Cinsiyetin belirlenmesi döllenme esnasında gerçekleşmiş olsa da, dış üreme organlarının ayırt edilmesi ile dişi veya erkek cinsiyet 4.ayda görülebilmektedir. 4. aydan sonra anne fetüsün hareketlerini hisseder. İşitme duyusu 4-5. aylarda gelişmeye başlar. 5. aydan itibaren başparmağını emmeye başlar.
8-haftalik-embriyo
Fotoğraf : 8 Haftalık


foto-1-81
Fotoğraf
6 aylık olduğunda tat alma hücreleri olgunlaşır ve tatları ayırt edebilecek duruma gelir.
6.ayda gözler biçimini almıştır ve her yöne bakabilecek özelliği kazanmıştır. 7. ayda fetüs anne rahminin dışında yaşayabilecek yeteneğe sahiptir.
foto-1-9
Fotoğraf
Ancak bu durum erken doğumdur ve bebek için risk söz konusudur. 37- 40. haftalarda artık bütün ana sistemleri gelişmiş durumdadır.
foto-1-9-2







Fotoğraf
Tamamen olgunlaşmış bebeğin hareket edebilecek yeri azalmıştır. Son haftalarda fetüsün hareketlerinin az hissedilmesinin bir sebebi de budur. 40. haftada canlı doğum gerçekleşir.
POSTNATAL DÖNEM(DOĞUM SONRASI DÖNEM):
  1. Yeni doğan bebek: 0-4 hafta.
  2. Bebeklik: 4 hafta -  2 yıl.
  3. İlk çocukluk: 2 – 6 yıl.
  4. Son çocukluk: 6 – 11 yıl. (kızlarda ) , 6  -13 yıl (erkelerde)
  5. Ergenlik: 11 – 20 yıl. (kızlarda), 13 – 20 yıl. (erkeklerde)

Şimdi bu evreleri inceleyelim:

1. DOĞUM ÖNCESİ DÖNEM
Bu evrede özellikle kalıtsal etkenlerin rolü büyüktür. Ayrıca, çocuğun doğum öncesi yaşamını bilmemiz, onun gelişim biçimini anlamamız açısından önem taşır.
            Bir insan zigotu, 280 günlük bir embriyolojik evrimle, insan yavrusu haline dönüşür. Doğum öncesi gelişim “Cephalocaudal” bir yön izler. Yani, büyüme süreci, baştan kuyruk sokumuna doğru yönelir. 3. haftadan 2. ayın sonuna kadar olan embriyo döneminde hızlı gelişim ve büyüme görülür. Bu dönemin sonunda embriyo insan organizması için gerekli olan tüm iç ve dış özelliklere sahiptir. Yüze ait özellikler oluşmuş, parmaklar şeklini bulmuştur. Kalp daha üçüncü haftanın sonunda  görevini yapmaya başlamıştır.
            Yaşamın ilk iki aynında embriyo oldukça küçüktür. İkinci aynın sonunda boyu ancak 3 cm’ ye çıkmıştır. Embriyonun aşağı yukarı bir insan görünüşünü alması, sekizinci haftadan itibaren olur. Bedenin bir çok organı bu evrede oluşmaya başlar. Özellikle sinir sisteminin gelişimi hızlanır. Bu nedenle bu evre en kritik doğum öncesi evresidir.
            İkinci aydan sonra embriyo Fetus adını alır. Üçüncü aydan doğuma kadar süren bu dönemde büyüme ve organ sistemlerinin farklılaşması çok hızlanır. Gelişen organların bazıları, örneğin kan yapıcı sistem, dolaşım sistemi, fetusun gereksinimlerini karşılamak üzere hemen bu ilk dönemde göreve başlar.
            Beşinci ayda iç organlar gelişmiştir. Onlar,yetişkin organına benzer bir biçim almış, işleve hazır hale gelmişlerdir. Altıncı ayda yedinci aydan itibaren fetus yaşama dönemine girer. Artık sinir sistemi tümüyle gelişmiş ve bağımsız olarak iş yapabilecek duruma gelmiştir. Ancak, karaciğer, böbrekler, sinir sistemi vb... gibi bazı organlar doğumda bile henüz tamamlanmış değildir.
            Bir fetus ‘un doğumdaki boyu 50 cm. dolaylarında, ağırlığı ise 3 kğ. Kadardır. Doğumla birlikte, çocuğun yeni ısı ortamına ve nefes almaya uyum göstermesi beklenir. Uyarılan solunum merkezi birkaç dakika içinde bu sistemin çalışmasını başlatacaktır ve bebek ilk nefesini alıp, ilk çığlığını atarken, bu “doğum ötesi yeni dünya” da yaşamaya başlamış olacaktır.

2. DOĞUM SONRASI DÖNEM
A. BEDENSEL GELİŞİM:
            Çocuğun gelişimini bir bütün olarak kavrayabilmek için psikolojik olduğu kadar fizyolojik gelişimini de bilmek gerekir. Çünkü fiziksel gelişim, çocuğun davranışını hem doğrudan hem de dolaylı olarak etkiler. Örneğin iyi gelişmiş çocuklar oyun ve yarışmalarda başarılı olurlar, şişman bir çocukta yetersizlik duygusu oluşup kişisel yetersizlik duymasına neden olabilir.
            Çocuklarda bedensel gelişim düzenli bir hızla değil, belli dönemlerde, farklı hız derecelerine sahip “dalgalar” halinde gerçekleşir. Yani bazen yavaş bazen hızlı olur. Büyüme temposu çocuktan çocuğa farklılık gösterir.
            Bu dönemde uyum zorlukları, hızlı büyüme sırsında çabuk yorulma ve enerji tüketiminin artması, beslenme ihtiyacının artması, ısı dengesinin bozulması, beceriksizlik gibi faktörler görülür ve büyümeyi etkiler.
            Bedensel gelişmeyi etkileyen faktörler kalıtım faktörü, ırk faktörü, beslenme, hastalık,psikolojik bozukluklar, sosyo-ekomik statü gibi faktörlerdir.
            Hem doğum öncesi, hem de doğum sonrası dönemlerdeki gelişimde iki temel ilkenin varlığı kabul edilmektedir. Bu ilkelere göre, bedensel gelişimde şu iki yön izlenmektedir:
  1. Gelilşimin “Cephalocadual” yönde gerçekleşmesi ilkesi: Büyüme baştan ayağa doğru olur.Başka bir değişle yapısal  ve işlevsel gelişim, öncelikle başa yakın bölgelerde gerçekleşir.
  2. Gelişimin “proximodistal” yönde gerçekleşmesi ilkesi: Bedensel gelişim, bedenin iç kısımlarından dışa doğru, merkezi bölgelerden uzaktaki organlara doru gerçekleşir. Örneğin, kolun omuzla dirsek arasındaki kısmı önkoldan önce, önkol da elden önce gelişir.

B. BİLİŞSEL GELİŞİM:
            Biliş sözcüğü, dünyamızı öğrenmeyi ve anlamayı içeren zihinsel faaliyetler anlamına gelir. Biliş sözcüğü  algılama, bellek, muhakeme, düşünme ve kavrama süreçlerini kapsar.
            Bilişsel gelişime ilişkin en n önemli görüşü ileri süren psikolog Jean Piaget’ ye göre çocuk kendi dünyasına bir anlam kazandırabilmek için çevresindeki insan ve objelerle ilgili bir faaliyet içine girer. Çocuk, ilkel koordinasyonlardan, Piaget’ in deyimiyle, soyut muhakeme, kuramsal situasyonları akılcı yolla düşünebilmek, zihinsel hareket ve kuralları düzenleyebilmek anlamına gelen işlemlere, yani daha karmaşık ve yüksek düzeydeki yapılara doğru belirgin bir çaba içindedir. Kuramını temel kavramını işlem oluşturur.
            Piaget’ ye göre, gerek basit organizmalarda olsun, gerekse insan organizmasında olsun, birtakım süreçler öğrenmenin temelini oluşturur.Bu temel süreçlerden biri, çevreye uyum, diğeriyse eylem, bellek, algı ve öteki zihinsel faaliyet türlerine ilişkin deneyimlerin organizasyonu’ dur.
            Organize etme yetisi,  ilk kez alışkanlığa ilişkin eylemlerin gelişiminde görülür. Doğumdan sonra her bebek, çevresindeki objeleri ağzıyla araştırma eğilimindedir. Stern buna “ağız mekanı “adını verir.
            Piaget’ ye göre, çocuk gelişim evreleri süresince farklı işlemler kazanır ve giderek en olgun dönem olan ergenliğe ulaşır. Bir gelişim evresinden diğerine geçmesine iki temel mekanizma yardımcı olur. Bunlar, özümleme ve uyum’ dur. Özümleme yeni bir obje ya da kavramın çocuğun daha önceden sahip olduğu kavram veya şemayla birleştirilmesidir. Örneğin küçük objeleri ağzına götüren bir yaş çocuğuna büyük bir obje verildiğinde bunu da ağzına götürür. Çevredeki yeni deneyimlerden yararlanılarak şemaları değiştirmek yoluyla problem çözme olayına uyum denir. Bebeklik döneminden itibaren uyum, çocuğun yaşamında keşfetme, deneme-yanılma, soru sorma, deneyimlerde bulunma gibi etkin olaylar biçiminde görülür.
            Zihinsel gelişme, uyum ile özümleme arasındaki gerilimin giderilmesini, yeni situasyonlarda eski tepkilerin kullanılmasından kaynaklanan çatışmayı, yeni problemlere uyabilmek için yeni tepkiler kazanabilmeyi içerir. Zihinsel gelişim çocuk yeni situasyonlara uyum gösterdikçe görülür.

C. MOTOR GELİŞİM:
            Hareket anlamına gelen motor gelişimde belirgin aşamalar vardır. Örneğin bebek tek başına oturmadan önce başını kaldırmayı, emeklemeden ve yürümeden önce de oturmayı öğrenir. Araştırmalar motor gelişimin en az üç genel kurala göre gerçekleştiğini ortaya koymuştur:
  1. Baştan ayağa doğru gelişim: Bu gelişimin anlamı, motor yeteneğin baştan ayak tırnağına doğru gerçekleşmesidir.
  2. Merkezden dışa doğru gelişim: Bu gelişimin anlamı, motor yeteneğin merkezi bir eksenden başlayarak bedenin uç kısımlarına doğru gerçekleşmesidir. Beden ve omuz hareketleri, bağımsız kol hareketlerinden önce görülür; ellerin kontrolü parmakların kontrolünden önce gelir.
  3. Bütünden özel hareket gelişimine geçiş: Motor gelişimde belirgin bir sıranın izlendiği görülür. Başlangıçta bebeğin ilk hareketleri bütünsel ve farklılaşmamıştır.Örneğin, bebek önceleri önünde duran objeyi avucunun tümünü kullanarak yakalamaya çalışır.

D. DİL GELİŞİMİ:
            Çocuğun dile ilişkin yeteneklerinin gelişimi akıl almaz bir hızla ilerlemektedir. Tüm kültürlerdeki çocukların hemen hepsi ilk sözcüklerini ortalama olarak 12 – 18 ay dolaylarında söylerler. Dört yaşına geldiklerinde çoğunluğu iyi düzenlenmiş cümleler kurarlar, hatta zaman zaman düşüncelerini sürpriz sayılacak kadar karmaşık cümlelerle ifade edebilirler. 6 yaşındaki bir Amerika’ lı çocuğun sözcük dağarcığı 8.000 –14.000 sözcüğü içermektedir. Bu da   bir yaşından 6 yaşına kadar çocuğun sözcük dağarcığına her gün 5 – 8 sözcüğün eklenmesi anlamına gelir. Dil yeteneğinin gelişimi de, diğer gelişim yüzlerinde olduğu gibi düzeni bir sıra izler.

E. DUYGUSAL GELİŞİM:
            Bebek bazı duygusal davranış biçimleriyle birlikte dünyaya gelmez. Tutumlar ve duygular zamanla oluşur, kazanılır.
            Çocukların heyecanları konusunda yapılan çalışmalar, onlardaki duygusal gelişimin hem olgunlaşma, hem de öğrenme sonucu oluştuğunu, bunlardan hiç birinin tek başına etkili olmadığını ortaya koymaktadır.

F. SOSYAL GELİŞİM:
            Toplumsal beklentilere uygunluk gösteren, kazanılmış davranış yeteneği olarak tanımlanabilen sosyal gelişme, geniş anlamda bireyin doğumuyla başlayan bir evreyi, dar anlamda ise günlük davranış gelişimini kapsar.
            Psikologların kullandığı anlamda sosyalleşme terimi, geniş bir davranış ve oluşum anlamını içerir. Sosyalleşme en başarılı şekliyle insan organizmasının çaresizlik ve tam bir bencillikle nitelenen bebeklik çağından, bağımsız bir yaratıcılıkla nitelenen yetişkinlik dönemine geçmesiyle sonuçlanan bir öğrenme ve öğretme işlemidir. Diğer insanları anlamak ve onlara uyum göstermek, sosyalleşmenin önde gelen ölçüsüdür.

www.sohbetkizi.org/blog/forum_posts.asp?TID=50  18.01.2011

BİLİŞSEL GELİŞİM
Bireyin çevresindeki dünyayı anlama ve öğrenmesini sağlayan aktif zihinsel faaliyetlerdeki gelişime bilişsel gelişim adı verilmektedir. Bilişsel gelişim; bebeklikten yetişkinliğe kadar, bireyin çevreyi, dünyayı anlama yollarının daha karmaşık ve etkili hale gelmesi sürecidir.

Piaget'ye göre çocuk, dünyanın pasif alıcısı değildir. Bilgiyi kazanmada aktif bir role sahiptir. Ayrıca, değişik yaşlardaki çocukların ve yetişkinlerin dünyaları birbirlerinden farklıdır. Piaget bu farklılığın nedenlerini incelemiş ve bireyin dünyayı anlamasını sağlayan bilişsel süreçleri açıklamaya çalışmıştır. (Senemoğlu, 2007)

Piaget, bilişsel gelişimi, biyolojik ilkelerle açıklamıştır. Piaget'ye göre gelişim, Kalıtım ve çevrenin etkileşiminin bir sonucudur. Bilişsel gelişimi etkileyen ilkeleri de şöyle belirlemektedir.

* Olgunlaşma
* Yaşantı
* Uyum
* Örgütleme
* Dengeleme

Bilişsel Gelişim Kuramı İle İlgili Temel Kavramlar Piaget'nin bilişsel gelişim kuramını daha iyi anlayabilmek için kuramın temel kavramları aşağıda açıklanmıştır.

Zekâ: Piaget, zekânın bir takım test maddeleriyle belirlenmesine karşıdır. Ona göre zekice davranmak, organizmanın yaşamı için en uygun koşulları sağlamaktır. Diğer bir deyişle zekâ, organizmanın çevreye etkin bir şekilde uyum sağlamasına yardım eder; gerek organizma, gerekse çevre sürekli değiştiğinden, bu ikisi arasındaki zekice etkileşimler de değişmek zorundadır. Zekice etkinlik, var olan her durumda, organizmanın en iyi koşullarda yaşamasını sağlamaya yöneliktir.

Şema: Şema, bireyin çevresindeki dünyayı anlamak için geliştirdiği bir bilgisayar programı gibidir. Çevresindeki problemleri anlama, çözme, dünyayla baş etme yollan yapıları olarak düşünülebilir. Şema yeni gelen bilginin yerleştirileceği bir çerçevedir. Bilişsel yapılar ya da şema yoluyla birey çevresine uyum sağlar ve çevreyi organize eder. Piaget, vücudun yaşamını sürdürmesi için yapıları (organları) olduğu gibi, zihninde yapıları olduğuna inanmaktadır. Kuşkusuz bu yapılar gözlenemez, ancak davranışlardan yordanabilir. (Senemoğlu, 2007) Şemalarla ilgili önemli bir nokta, sürekli olarak olgunlaşma ve yaşantı kazanma yoluyla değişmeye uğrayıp yeniden organize edilebilir olmalarıdır.

Bebeğin doğduğundaki ilk şemaları refleksif etkinliklerdir. Bunlar; emme, yakalama vb. çok basit şemalardır. Bebeklikten yetişkinliğe doğru şemalar, olgunlaşma, yaşantı kazanma, uyum ve örgütleme yoluyla sürekli olarak değişir, gelişirler.

Uyum: Daha önce de belirtildiği gibi uyum fonksiyonel bir değişmezdir. Yani uyum, yaşam boyunca devam eder. Bilişsel gelişim açısından olduğu kadar diğer fiziksel ve psikososyal gelişim açısından da sürekli olarak uyum sağlanmak durumundadır. (Senemoğlu, 2007)

Piaget'ye göre uyumun iki yönü vardır. Bunlar, özümleme (assimilation) ve düzenlemedir (accomodation)

Özümleme, bireyin, kendisinde var olan bilişsel yapılarla (şemalarla) çevresine uyumunu sağlayan bilişsel bir süreçtir. Diğer bir deyişle; çocuğun karşılaştığı yeni bir olayı, fikri, objeyi, kendisinde daha önceden var olan bilişsel yapı içine alması sürecidir. Çevresine, kendisinde var olan bilişsel yapılarla tepkide bulunmasıdır. (Senemoğlu, 2007)

Mevcut şemayı yeni durumlara, objelere, olaylara göre yeniden biçimlendirme, şekillendirme sürecine "düzenleme" (accomodation) adı verilmektedir. Her yaşantı özümleme ve düzenlemeyi kapsar. Eğer mevcut bilişsel yapılar, yeni durumlara cevap vermek için uygun ise özümleme yapılır. Yeterli değilse, mevcut bilişsel yapılar yeniden düzenlenir. Bu yeniden düzenleme kabaca, öğrenmeye eşdeğer görülmektedir. Yeniden düzenleme olmadan tek başına özümleme ile öğrenme ve dolayısıyla da gelişme mümkün değildir. (Senemoğlu, 2007)

Dengeleme: Piaget'ye göre, bilişsel gelişimin temelindeki itici güç, dengeleme kavramında yatmaktadır. Ona göre, tüm organizmalar, doğuştan, kendileri ve başkalarıyla uyumlu ilişkiler kurmalarını sağlayacak özelliklere sahiptirler. Yani organizmanın tüm donanımı, en yüksek uyumunu sağlamaya yöneliktir. Dengeleme de bu içsel eğilimi, yaşantılarla organize edici bir süreçtir. (Senemoğlu, 2007)


http://www.donusumkonagi.net/makale.asp?id=6736... 18.01.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder